Türk mutfağını anlatan kitaplara ihtiyaç var

İngiltere’nin en büyük kitabevi zinciri Waterstones. Birleşik Krallık ve çevre ülkelerde 311 şubesi var. Bunlardan bazıları ülkenin en büyük, en geniş, en fazla çeşit barındırabilen kitabevleri. Waterstones Piccadilly mesela, Avrupa’nın en geniş kitap mağazası ünvanına sahip. Buraya girip katlar arasında kendinizi kaybedebilir, kafesinde ve okuma köşelerinde bütün günü geçirebilirsiniz.

Her Waterstones mağazası bulunduğu mahalleye göre yerelleşiyor. Mesela Hampstead’de semti anlatan kitaplar, bölgede yaşamış ve yaşayan yazarların eserleri, popüler olanların yanında öne çıkarılıyor ve sergileniyor. Ama örneğin Russell Square’de, üniversite fakültelerinin yoğun olduğu bölgedeki Waterstones’da bu okullardaki öğrencilerin ilgisini çekebilecek ya da ihtiyaçları olan eserler ön plandadır. Bazı yerlerde kafelerin içinde çocuğunuzla bütün gün tek kuruş harcamadan oturabileceğiniz çocuk alanları ve çocuk kitapları reyonları varken, bazı mağazalarda, öğrencilerin yoğunlukta olduğu yerlerdeki mağazalarda üçüncü nesil kafeler oluşturulduğunu görürsünüz.

Waterstones sadece kitap satan bir yer değil, çevresine yaşam alanı sunan bir anlayışa sahip. Bunları reklam olsun diye söylemiyorum, sadece bu mekanların mahalle yaşamında ve kitlelerle bire bir iletişimde ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

Burada sergilenen bir eserin kitlesine ulaşma gücü inanılmaz. Online mecraların gücünü takdir edelim ve bir kenara koyalım, ancak “off-line” mecranın da hakkını verelim. Waterstones, bu alandaki zincirlerden sadece biri aslında ama belki işini en iyi yapanı.

Waterstones’lardaki en büyük reyonlardan biri her zaman mutlaka mutfak kültürüne ayrılıyor. Mutfak kültürüne dair, yeme içmeye dair her tür kitap inanılmaz ilgi görüyor. İngiltere yemekleriyle ve mutfağıyla ünlü bir yer değil. Yağda kızarmış balık, patatesten ve bezelye ezmesinden ibaret fish and chips, bir iki roast yani fırında et veya tavuk, muhtelif sakatatlı etli pie denen hamurişleri dışında pek bir şeyleri yok. Ne yeniyorsa yabancı kültürlerden ithal. Londra’da ne mutfağı ararsanız mevcut ancak İtalyan, Hint, Uzakdoğu, Meksika çoğunlukta. Türk mutfağı da döner ve kebab çeşitleri sunan özellikle fast food büfe tarzı ayaküstü mekanlarla bu kervana bir yerinden katılmış durumda. Kebapçıların sayısı giderek artıyor. Üst kenarı uzun alt kenarı kısa diktörtgen neon ışıklı tabelalar (resmi olmayan uluslararası döner sembolü) her yerde her mahallede var neredeyse. Bütün bu bilgiler ışığında şimdi söyleyeceğimi söyleyeyim. Waterstones dünya mutfakları reyonunda, sadece iki. Sayıyla “2” tane Türk mutfağı kitabı var. İkisinin de yazarı yabancı. Turkish Delights adlı kitap John Gregory-Smith tarafından yazılmış. Boğaz ve Karadeniz bölgesine ait tariflere odaklanıyor. Diğeri Ghillie Başan imzalı “The Turkish Cookbook”. Genel anlamda Türk mutfağından tarifler sunuyor.

İki kitap da ilginç ve güzel. Ama yetersiz. Sayı ve çeşit çok az.

Suriye mutfağına dair dört kitap buldum. Nijerya mutfağına ait en az üç kitap var. İtalyan, İspanyol, Meksika, Japon, Çin, genel olarak Afrika ülkeleri kitaplarıyla raflar zaten dolu. Saydığım her başlık altında onlarca kitap var. Sadece pizzaya odaklanmış onlarca kitap. Sadece sushi anlatan onlarca kitap. Bırakın bir ülke mutfağının tamamını anlatmayı o ülkenin mutfağından çıkmış tek bir yemek üzerine bol resimli, grafik kitaplardan tutun, profesyonellere özel tariflere kadar geniş bir detaycılık ve seçki.

Doğrusu garipsedim. Londra’da yaşayan bir Türk olarak Türk mutfağının bilindiğini, yaygın olan kebapçılardan lahmacunculardan daha seçkin damaklara hitap eden gurme restoranlara Türklerin Londra’da sunduğu yemeklerin herkesin dilinde olduğunu biliyorum. Türk olmayan Londralı arkadaşlarımdan adını sanını bilmediğim Türk restroanları, tantunici, lahmacuncu önerileri alıyorum. Ama en yaygın kitap zincirinin mutfak rafında iki tane kitap bulabliyorum ancak. Onlar da en alakasız en müzelik yemekeri anlatıyor. İmam bayıldı, zeytinyağlı dolma ve bunun gibi gerçek hayatta yapmanın yemenin zor olduğu yemekler.

Bırakın Türkiye’yi Gaziantep’ten kaç kitap çıkar. Antakya’dan kaç kitap çıkar. İzmir’in otlarından, İstanbul’un mezelerinden, sırf Anadolu’daki lavaş ve ekmek türlerinden, Karadeniz’in hamsili tariflerinden kaç kitap çıkar. Bunları da geçtim, Türk tatlıları diye bir şey var. Lavaşı var, ekmeği var, türlü türlü pidesi var.

Bu işin yazarlarına, gurmelere, araştırmacılarına buradan duyurayım. Londra’da her türlü Türk mutfak kültürü kitabına acil ihtiyaç var. Bizim mutfağı Londralılara, Avrupalılara anlatan kitaplara ihtiyaç var. Benden söylemesi.

Author: Seher Alp

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir